Toprak Su Muhafazası
TOPRAK VE SU MUHAFAZASININ TANIMI TÜRKİYE'DE TOPRAK VE SU MUHAFAZASI SORUNLARI
Tarım ülkemizde, insanlarımızın yarıya yakınının çalışma alanıdır. Bu insanlarımız geçimlerini toprağa bağlamışlardır. Ekonomimizde, büyük ölçüde tarıma dolayısıyla toprağa dayalıdır. Buda doğal kaynaklarımızın en önemlisi olan topraktan en üst düzeyde verim alınmasını ve dolayısıyla toprağın etkin bir şekilde korunmasını zorunlu kılar. Ancak su olmazsa topraktan yararlanmak hemen hemen imkansızlaşır. O halde suyun da en iyi şekilde korunması zorunludur.
Toprakların oluşumu yüzlerce hatta binlerce yılda mümkün olduğundan, üzerinde yaşanılan toprağın değerinin iyi bilinmesi gerekir. Doğal şartlarda topraklar bitki örtüsü altındadır. Yalnızca çok sıcak ve kuru çöller çıplaktır. Bitki örtüsü toprağın aşınarak gitmesini önler. Yağışla gelen suyun hemen tümü toprağa geçer. Fazlası derinlere sızarak yeraltı sularını, kaynakları besler. Böylece toprak-bitki-su arasında doğal bir denge kurulur. Bu şartlarda üstten çok ince bir kat her yıl aşınır. Alttan ise kayaların ayrışmasıyla bir miktar toprak gövdeye katılır. Böylece gövde sürekli yenilenir, tazelenir ve yeni besin maddeleri kazanır.
Resim 1. Toprak yenilenmesi oldukça uzun zaman isteyen önemli doğal kaynağımızdır.
Fakat insanoğlunun dünyada görülmesi ve arazi kullanmada, toprakları yormada aşırıya kaçması doğal dengeyi bozmuştur. Otlaklar, ormanlar açılarak arazi tarıma alınmıştır. Bir yandan da aşırı otlatmayla bitki örtüsü zayıflatılmıştır. Bu durum toprakların hızla aşınmasına yol açmıştır. Hızlı aşınımın sonu, toprağın sığlaşması, besin ve su tutma kapasitesinin azalması, verimsizleşmesidir.
Birçok ülkeler bu gidişin tehlikesini görerek önleyici, koruyucu çalışmalara girişmişlerdir. Bunun sonucunda da "Toprak su Muhafazası" bilgisi doğmuştur.
TARIMDA AMAÇ NEDİR ?
Tarımda ana amaç, birim alandan alınan verimi yükseltmek ve devamlılığını sağlamaktır. Bunu gerçekleştirebilmek içinde; modern tarımın gerektirdiği alet ve makinaları kullanarak, toprağın bilinçli bir şekilde işlenmesini, kaliteli tohumluk kullanılmasını, uygun gübreleme yapılmasını, etkin yabancı ot ve haşere mücadelesinin yapılmasını gerçekleştirmek gerekir. Burada çok dikkat edilmesi gereken en önemli konu topraktan yararlanma biçimidir. Topraktan yararlanırken onun sömürülürcesine kullanılması, mer'a alanlarının tahrip edilmesi, tarım arazilerinin tarım dışı amaçlarla kullanılması çok büyük bir felaket olan "Toprak Kanseri" olarak nitelendirilen "Erozyon" sorunu ile karşı karşıya kalınmasına neden olur.
Resim 2. Ülkemizi ve geleceğimizi tehdit eden çok büyük bir sorun olan Erozyonla savaşmak, en önemli ulusal görevlerimizden birisidir.
TOPRAĞI NEDEN KORUMAK GEREKİR, AMAÇ VE SORUNLAR NELERDİR
Toprağın korunmasında temel esas; toprağı bozmadan ondan en yüksek seviyede verim almak olmalıdır. Günümüzde tarımda modern tarım alet ve makinalarının (mekanizasyon) kullanılmasının artması yanında diğer bazı teknik, toplumsal ve ekonomik ilişkilerden kaynaklanan nedenlerle, toprakların korumasız olarak kullanılması "erozyon" olayını gittikçe büyüyen bir sorun haline getirmiştir.
Toprak ve su muhafazasında amaç yağmur damlasını düştüğü yerde, toprağı da oluştuğu yerde tutmaktır. Üretimin vazgeçilmez faktörü olan "toprak Ana" veya "vatan' dediğimiz topraklarımız, düzensiz ve aşırı kullanım sonucu 2000 yıldan daha uzun bir süredir erozyon felaketiyle karşı karşıyadırlar ve büyük ölçüde aşınmaktadırlar.
Toprak, yenilenmesi çok uzun zaman alan en önemli doğal kaynağımızdır. Çeşitli medeniyetlerin beşiği, tarımın dünyada ilk uygulandığı yer olan Anadolu'muzda toprağın aşırı ve düzensiz işletilmesi sonucu çok önemli sorunların doğmasına neden olmuştur. Bunları; Erozyon, toprak kirliliği, toprak korumalı tarımın uygulanmaması, mülkiyet dağılımındaki düzensizlikler olarak özetlemek mümkündür.
Resim 3. Toprak ve su muhafazasında amaç yağmur damlasını düştüğü, toprağıda oluştuğu yerde tutmaktır.
TOPRAK VE SU MUHAFAZASI ÜLKEMİZDE NE ZAMAN BAŞLAMIŞTIR, NELER YAPILMIŞTIR ?
Türkiye'de erozyon ile mücadele konusuna ilk defa 1937 yılında kabul edilen "Orman Kanunu"nda yer verilmiştir. Kanun Devlet Ormanları sınırları içindeki ırmak ve çay kenarlarını ve bunların kaynaklarını tanzim etmeyi, sellerin oluşumunu ve heyelanları önleyerek her türlü tedbiri almayı kapsamaktadır. Ancak 1937-1950 yıllarında erozyonu önleyici bir çalışma yoktur. Bu tarihlerde erozyonİa mücadelede ülke genelinde herhangi bir çalışmaya rastlanmıyor. Ancak bölgesel bazı çalışmalara rastlanmaktadır. Mesela 1955 yılında Tokat ilini yağıştan sonra tehdit eden "Behzat" deresinin ıslahı için bazı çalışmalar yapılmıştır.
Resim 4. Topraklarımız düzensiz ve aşırı kullanım sonucu 2000 yıldan daha uzun süredir erozyon felaketiyle karşı karşıyadır.
1956 yılında D.S.İ. Genel Müdürlüğü bünyesinde, akar suların ıslahını yapmak, taşkınları önlemek, sedimantasyon (tortu, çöküntü) ve erozyon problemini en az düzeye indirmek amacı ile "Erozyon ve Rüsubat Kontrolü Fen Heyeti Müdürlüğü" oluşturulmuştur.
Tarla ve havzalarda erozyon kontrolü çalışmalarına Tarım Bakanlığı bünyesinde 1952 yılında "Sulama ve Kurutma İşleri Şubesi" olarak kurulan 1957 yılında "Toprak Muhafaza ve Zirai Sulama İşleri Genel Müdürlüğü"ne dönüştürülen kuruluşla ağırlıklı olarak başlanmıştır.
Resim 5. Bugün ülkemizde yılda 500 milyon tona ulaşan toprak ve tortu taşınması olmaktadır.
Resim 6. Erozyon sonucu nehir yatakları aşınmakta, barajlarımız birer tortu yatağı olmaktadır.
Resim 7. Toprak ve su muhafazasında düzenli bir kırlık yapı büyük önem taşımaktadır.
Resim 8. Toprak ve su muhafazası konusunda etkili önlemler bir an önce alınmazsa çölleşmeye mahkumuz.
Resim 9. İnsan sevgisi, doğa sevgisiyle başlar.
ÜLKEMİZDE BUGÜNKÜ DURUM NASILDIR ?
Bugün ülkemizde yılda ortalama 500 milyon tona ulaşan toprak ve tortu (sediment) taşınması olmaktadır. Toplam arazinin % 79'unun eğimi % 10'dan fazladır. Bütün bunlar özellikle yukarı havzalarda toprak erozyonunun nedenleri üzerinde durulması ve erozyonu önleme çalışmalarının bu alanlarda daha ağırlık kazanmasını zorunlu kılmaktadır. Çünkü yukarı havzalarda çeşitli nedenlerle doğal dengenin bozulması erozyonu daha hızlandırmakta ve etkin hale getirmektedir. Erozyon sonucunda nehir yatakları aşınmakta, barajlarımız birer tortu yatağı olmaktadır. Böylece büyük yatırımlarla yapılan barajların ömrü istenmeyen derecede kısalmaktadır.
ALINMASI GEREKEN TEDBİRLER NELERDİR
Bu konuda alt havzalarda alınacak tedbirlerin, kesinlikle yukarı havzalarda alınacak tedbirlerle desteklenmesi gerekmektedir. Çünkü erozyonun asıl kaynağı üst havzalardır. Buraların bilinçli, planlı, işbirliği halinde çalışılarak mutlaka kontrol altına alınması gereklidir. Ülkemizde erozyon tahribatını azaltmak için çalışan kamu kuruluşumuz çok azdır ve de proje hazırlama ve uygulama da arzu edilen işbirliği yapılamamaktadır. Konuyla ilgili yeterli araştırma yapılamamaktadır. Bu nedenlerle de sorunlar gün geçtikçe büyümekte, çözümü giderek güçleşmektedir.
Ülkemizde erozyonun çok önemli kaynaklarından birisi de meralardır. Meraların aşırı bilinçsiz ve plansız otlatılması, ayrıca köy orta malı oldukları için hiçbir muhafaza tedbirinin uygulanmaması, kontrol, ıslah ve korunmasının yapılmaması erozyonun azmasına neden olmaktadır.
Resim 10. Barajların ömrünün uzatılması, yapılacak erozyon kontrol çalışmalarıyla mümkün olur.
Resim 11. Erozyonu kontrol altına alabilmek için toprak muhafazalı tarım ülke düzeyinde uygulanmalıdır.
Resim 12. Erozyonu önlemede en önemli etken, ormanlarımıza gözümüz gibi bakmaktır.
Erozyonun kontrolünde Tarım Bakanlığı, Orman Bakanlığı, D.S.İ., Köy Hizmetleri Genel Müdürlüğü mutlaka işbirliği halinde çalışmalıdır. Tek başına hiç birinin etkinliği düşünülemez. Gerek araştırma ve planlama, gerekse yapım ve uygulama alanlarında çok iyi bir işbirliği ve koordinasyon sağlanmalıdır. Ayrıca çiftçiler bilinçlendirilerek, kendi arazilerinde kendi imkanlarıyla erozyonu önleyici tedbirler almaya yönlendirilmelidirler.
EROZYONA KARŞI TOPRAKLARIN KONTROL ALINMASI İÇİN GEREKEN ÖNLEMLER NELERDİR ?
Erozyona karşı toprakların kontrol altına alınması için ilk önlem, erozyonu oluşturan nedenlerin ortadan kaldırılması veya bu nedenlere akıllı bir biçimde çözümler getirilmesidir.
Erozyonu önleyici etmenleri aşağıda ki gibi sıralayabiliriz.
1 - Toprak muhafazalı tarımın tüm ülke düzeyinde uygulanması sağlanmalıdır.
2 - Çiftlik planlamasından başlayarak küçük havza planlaması, büyük havza planlaması buradan da ülke çapında ulusal planlamalara gidilmelidir.
3 - Üst havzalarda mevcut ormanların arazi amaçlarına uygun kullanılmaları, yangına karşı korunma ve yeniden dikimler, mera ve tarlaya dönüşen alanların ormana kazandırılmaları sağlanmalıdır. Orman köylerinin geçimleri ormana dayalı sanayiden karşılanmalıdır.
4 - Arazilerin miras yoluyla küçük parçalara ayrılmasının önlenmesi gereklidir.
5 - Meralar köyün ortak malıdır. Bu yüzden meralar çok kötü kullanılmakta ancak hiçbir ıslah çalışması yapılmamaktadır. O halde meralar köy orta malı olmaktan çıkarılmalı yada koruyucu tedbirler öncelikle alınmalıdır.
Resim 13. Ülkemizde mer'aların aşırı, bilinçsiz ve plansız otlatılması, erozyonun en önemli kaynaklarından birisini oluşturmaktadır.
Toprak Su Muhafazası
|